EGİRDİR VE BEYŞEHİR GÖLLERİ KRİTİK SEVİYENİN ALTINA İNDİ; ‘SUYA DALDIRMAYIN’ UYARISI
Türkiye’nin en büyük doğal tatlı su göllerinden biri olan Eğirdir ve Beyşehir göllerinde su seviyesi kritik seviyenin altına düştü. Eğirdir Gölü’nde kritik su seviyesinin 11 cm, Beyşehir’de 14 cm olduğunu belirten Türkiye Doğayı Savunma Derneği (TTKD) bilim danışmanı Dr. Erol Kesici, özel kararlar içeren yasalara göre bir damla suyun bile alınamayacağını söyledi. iki gölden
Tarım kesiminde iklim değişikliği, bol ve yırtıcı tarımsal sulama gibi sorunlara El-Nino sıcaklıkları da eklenince su kaynaklarının su seviyesindeki düşüş hızlandı. TTKD bilim danışmanı Dr. Erol Kesici, Türkiye’nin en büyük doğal tatlı su göllerinden biri olan Eğirdir ve Beyşehir göllerinde su seviyesinin kritik seviyenin altına düştüğünü, Eğirdir’de DSİ’ye ait bazı noktalarda ölçüm cihazlarının ölçüm yapamaz duruma geldiğini belirtti.
Eğirdir ve Beyşehir göllerinin Türkiye’nin en büyük doğal tatlı su kaynaklarından biri olduğunu belirten Dr. Erol Kesici, “Bu göller stratejik öneme sahip olup, içme ve kullanma suyu olarak değerlendirilmektedir. Bu göllerin korunmasına yönelik uzun yıllardır çeşitli kanun ve yönetmelikler çıkarılmış olmasına rağmen her iki gölde de aşırı su kullanımı nedeniyle göl seviyelerinde yaşanan düşüş giderek artmaktadır.
‘GÖLLER KRİTİK SEVİYENİN ALTINA DÜŞÜRSE BİR DAMLA SU ALINMAZ’
Son yıllarda çıkarılan özel hükümler doğrultusunda kritik su seviyesi Eğirdir Gölü’nde 914,74 metre, Beyşehir Gölü’nde ise 1120,40 metre olarak belirlendi. Erol Kesici, ‘Bu iki gölün kendi özel karar kanunlarında, kritik su seviyelerinin altında olması durumunda bir damla su alınamayacağı belirtiliyor. Bugün geldiğimiz noktada bir damla su alınmaması gereken yükselti seviyesi her iki gölde de belirlenen ölçülerin altına düşmüş durumda. Bu sayı Eğirdir’de 914,70’in yaklaşık 11 santimetre, Beyşehir’de ise 1120,40’ın 14 santimetre altında.
SONDAJLAR 300 METREYE ULAŞTI
Bu iki gölün korunması için 10-12 yıl önce özel kararlar alınırken, belirtilen kritik su seviyesi önlemlerini kabul etmediklerini belirten Prof. Erol Kesici, ‘O yıllarda ‘Eğirdir Gölü için kritik seviye olarak 914.74 koyarsanız bu göl için şimdiden ölüm fermanı hazırlarsınız’ dedik. gelinen nokta budur. Ağustos ayının başındayız, bir damla su bile alınamaz hale geldi. Elma yetiştiricileri, üreticiler, hayvan yetiştiricileri, su ihtiyacının artması ve su bulamamaları nedeniyle panik ve isyan halinde. Aynı şekilde yeraltı su kaynakları da önemli ölçüde azaldı. Göllerin çevresinde ağır sondaj çalışmaları yapılıyor, 300 metreye kadar su çıkarılabiliyor.
ISLAK TARIM TEŞVİK ETMEYİN
İki göle bağlı bölgelerde tarımsal üretimdeki susuzluğun giderilememesinin çok ciddi bir sorun olduğunu anlatan Dr. Cutter, ‘Örneğin kalite ve verimdeki düşüşler söz konusu. Bitkilerin dışarıdan gelen hastalıklara karşı direnci giderek azalmakta ve birçok kurtlanma olayı nedeniyle daha fazla kimyasal gübre kullanımına neden olmaktadır. Bölgede yıllardır söylediğimiz gibi Beyşehir ve çevresinde iklim kurak olmasına rağmen hala sulu tarım yapılıyor, ayrıca Isparta’da ayçiçeği üretiminin yüzde 50 artmasına neden olan teşvikler, pancar ve yem bitkileri ve su ihtiyacının artması nedeniyle, bugün birçok çiftçi su bulamıyor. Hastalıklara karşı direncin giderek azaldığını söyledi.
GÜNDE 1-2 CM RETRASYON OLUŞUR
Göllerdeki en büyük tehlikenin su seviyesinin kritik seviyenin altına düşmesi nedeniyle dip suları olduğunu belirten Dr. Cutter, ‘Dip suları hem sağlık açısından tehlikeli hem de birçok şekilde buharlaşmaya neden oluyor. Eğirdir ve Beyşehir’de her gün 1-2 santimetreye yakın gerileme oluyor. Şiddetli buharlaşma, su seviyesinin düşürülmesinin sonucudur. Su seviyesi azaldıkça buharlaşma artar. Yer altı suları hayati tehlike arz ediyor. Çünkü sudaki mavi-yeşil alglerin artması sonucu oksijen seviyesi giderek azalmakta ve siyanobakteriyel faaliyetler sonucunda artan kirlilik bakteri konsantrasyonunu daha yüksek bir düzeye çıkarmaktadır.
NE YAPILMASI GEREKİYOR
Göllerdeki su işlerinin verimliliğinin giderek düştüğünü vurgulayan Dr. Bu nedenle göllerin biyolojik su seviyesi kotlarının mutlaka korunması gerekiyor. Bölgedeki tarım ve üretim tarzının yeniden düzenlenmesi gerekmektedir. Su kullanımında popülist yaklaşımlar yerine bilimsel tekniklere ihtiyaç duyulmaktadır. Yıllardır dile getirdiğimiz nokta, iklimimiz nasılsa, tarımımız, şehirlerimiz, köylerimiz ona göre düzenlenmelidir. Yağmur suyu hasadı kesinlikle yapılmalı, suyun açık usulle taşınması ve gölet üretiminden vazgeçilmelidir. Suyun arıtılması ve yeniden kullanılması gerekliliğinin zamanı geldi ve zamanı geçti. Bu yüzden suyu kesinlikle geri kullanmalı ve yağmur sularını toplamalı ve suyu çok uygun bir şekilde yönetmeliyiz” dedi.